Sosyal Medya

Makale

Kût’ül-Amâre

TRT’nin 1916’da Ä°ngilizlere karşı kazandığımız büyük zaferi anlatan yeni dizisi  “Mehmetçik – Kut’ül-Amâre” yayına girdi.

İlk bölümü büyük ilgi gördü.

“DiriliÅŸ” ve “Payitaht”ın altında kalmayacak gibi.

Diziye emeği geçen herkesi tebrik ederim.

Hayırlı olsun.

Kut’ül-Amâre ile ilgili daha evvel (Nisan 2016) bu köşede paylaÅŸtığım mülahazalarımı bilvesile tekrar etmek isterim.

***

BaÄŸdat’ın 170 km güneyinde, Dicle kenarında bulunan Kût’ül-Amâre kasabasındaki Ä°ngiliz ordusu, 29 Nisan 1916’da Osmanlı’ya teslim olmuÅŸtu.

Muzaffer 6. Ordu Komutanı Halil PaÅŸa, askerlerine yayınladığı mesajda şöyle demiÅŸti o gün: 

“Arslanlar! Bütün Osmanlılara ÅŸeref ve ÅŸan, Ä°ngilizlere kara meydan olan ÅŸu kızgın toprağın güneÅŸli semasında ÅŸehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum 350 subay ve 10 bin erini ÅŸehit vermiÅŸtir. Fakat buna karşılık bugün Kût’ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen Ä°ngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Åžu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uÄŸrayacaktır.”

Tarih bu olayı yazacak kelimeleri bulmakta değil ama onları okuyacak Osmanlı ahfadı bulmakta müşkülat çekti.

Son vatan parçası olan Anadolu’ya kadar geri çekilmeyi ve onu da düşmanın elinden zor kurtarmayı idealize eden resmi ideoloji ÅŸuur altımıza ‘Bunun ötesi yoktur, olamaz’ fikrini kazıdığı için pek oralı olmadık ve zamanla unuttuk Kût’ül-Amâre’yi.

Hatırlamamız için Türkiye’nin ufkunun geniÅŸlemesi ve CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın “Bizim bir Kût Bayramı’mız vardı…” demesi gerekiyordu.

***

Dumlupınar, Ä°nönü, Sakarya’nın ötesine geçip Kût hatırasına uzandığımızda “Irak’ı yeniden istila edelim” demiÅŸ olmuyoruz.

“Haydi yine Ä°ngilizlerle bir cenk edelim kelle kucakta” demiÅŸ de olmuyoruz.

Kendimizi, evvela kendi zihnimizde, küresel bir aktör olarak konumlandırmamıza yarayacak bir psikolojinin inÅŸasında -daha doÄŸrusu ihyasında- kullanılmaya müsait bir ‘sembol’den bahsediyoruz burada.

Bizi, ufak tefek iÅŸlerle uÄŸraÅŸmayı kendimize yakıştıramayıp, zamanımızın Düvel-i Muazzama’sıyla -ve elbette zamanımıza uygun yöntemlerle- aşık atmaya sevk eden bir ‘öz tasavvur’dur konumuz.

KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.